İnsanoğlunun birlik içinde bir arada yaşadığı bilinmeyen ve tanımlanamayan zamanlardan doğan ve tarihin akışı içinde genişleyerek yayılan; dünyanın yaratılışı, insanların ve diğer canlıların var oluşları hakkında toplumun ortak inancını ve düşüncesini ortaya koyan anlatılara “mit” adı verilir. Mitoloji ise kelime anlamı olarak bir halkın kültürüne, inanışlarına ve yapısal bütünlüğüne ait olan kahramanlar, dini bir inanış, insanın var oluşunu yorumlayan yazılı veya sözlü olarak anlatılan nesilden nesle bir yol çizen efsaneler bütünüdür. Aktarılan efsanelerin ve bu efsaneleri yorumlayan diğer çalışmaların tamamı ise Mitoloji adı altında söylenmektedir. Mitoloji bilimi genel hatları ile hem mitleri araştıran ve derinlemesine inceleyen hem de diğer farklı kültürlerin mitleriyle ve söylencenleri ile derin karşılaştırmalar yapan ve bunları yaparken özgün yöntemleri bulunan bir bilim dalıdır. Genel olarak özetleyecek olursak, doğaüstü ve olağanüstü söylenceler ve efsanevi olayların tamamına Mitoloji adı verilmektedir.
Mitoloji kültürünün özüne inildiği zaman çok tanrılı bir inanç sistemi olduğu fark edilmektedir. Bu sebeple de tanrıları kendilerine konu olarak seçerler. Birçok Mitoloji efsanelerine veya hikayelerine bakıldığında her zaman bir devletin kuruluş aşamasında ki meydana gelen olağanüstü olayları konu edindiğini görmekteyiz. Birçok insan tarafından bilindiği üzere, M.Ö 3200 yıllarında Sümerler uygarlığı tarafından icat edilmiş çivi yazısının ortaya çıkmasından sonra Mitoloji alanındaki bütün çalışmalar, hikayeler ve efsaneleri de artık yavaş yavaş kendilerini antik yazıtlar arasında bulmaya başlamıştır. Bu durumda da bu efsaneler ilk zamanlarda sözlü olarak aktarımını sağlarken, daha sonra yazının icat edilmesi ile birlikte artık yazıya dökülmeye başlanmış ve ardından günümüze kadar nesilden nesle aktarılabilmiştir. Neden mitoloji ya da dilimizdeki karşılığı ile neden söylence?
Mitoloji, diğer alanlar ile karşılaştırarak açıklandığı zaman, içerdiği derin ve alt metinli öyküler bakımından, bu dünyada asla yalnız olmadığımızı ve olmayacağımızı, başımıza gelen şeylerin ise ilk kez bu çağda yaşayanların başına gelmediğini, insanoğlunun doğadaki ve kendi devrindeki yerini ve bu yerden yola çıkarak hep beraber bir arada yaşamın nasıl da kolay bir şekilde mümkün olacağını gösteren müthiş bir olgudur. Yaşamın başlangıcını, antik dönemde yer alan toplum, kültür ve ahlaki değerleri ele alarak günümüzdeki yaşama ışık tutmaktadır.
İnsanoğlu hakkında bilgi sahibi olmadığı bir şeye karşı her daim korku hali içerisindedir. Bu nedenle korku ile hareket eder ve her daim düşmanca bir tavra sahip olur. Ancak söylence, sahip olduğu yapı gereği buna karşı durur. Söylence, bilinmeze anlam bulma çabasıdır. Bilinmezliğe giden yolda gerçekliği arama tutkusudur. Gerçekliğe erişip onu derinlemesine anlayıp, bulduğu zaman ise diğerlerine anlatmaktan çekinmez, hızlı bir şekilde anonimleşerek herkesi bu bilgiye davet eder. İlk olarak korku ve öfke arasındaki farklılığı benimsetir, daha sonra korkmanın normal olduğunu ve öfkenin ise zararsız olduğunu dile getirir. Ancak bu korkunun ve öfkenin sürdürülmesine, en sade hali ile bu duyguların kalıcı hale gelmesine izin vermez.
Kimi zaman belirli bir kesimi ve toplumu şekillendirmek amacıyla bazı üst mertebedeki insanlar tarafından da öyküler oluşturulur, biçimlendirilmiş ahlaki değerlere sahip kahramanlar piyasaya sürülür. Her daim bir iyi-kötü düalitesinin içinde buluruz kendimizi. Ancak söylencede böyle bir şey yoktur. Tüm uygarlıklar için mitoloji aslında hem dinsel inanışlar hem de edebiyat ve sanat kavramları ile iç içe geçmiş söylenceler bütünüdür.
Topluma geçmiş-gelecek ayrımını gözettirmeden ışık tutan bir söylemdir. İnsanın içindeki iyiyi görme ve doğruya yöneltme çabası, mitolojinin aslında evrensel bir bütünlük taşıdığına da kanıtlayan bir temel oluşturur. Prehistorik dönem mağara resimleri ve idolleri ile yapılan çözümlemeler sonucunda geçmişe dair birçok yapısal bilgilere sahip olabiliyoruz. Bu sahip olduğumuz bilgiler çerçevesinde mitolojinin kökenini ve aslında yarattığı mitler ile altında yatan gizli alt metinleri öğrenebiliyoruz.
Antik Mısır kabartmalarında oldukça yer alan Ankh sembolü, varoluşumu ve yaşamın anahtarını temsil etmektedir. Mısır mitolojisinde yer alan firavun kabartmalarında sıkça görülen Ankh, aslında ölümden sonraki yaşamın anahtarını sembolize etmek için gösterilmektedir. Bu örnek ile aslında antik dönemde var olan Mısır geleneklerini ve dini inancının, günümüzde de farklı varyasyonlar şeklinde olabileceğini anlayabiliyoruz. Mitoloji genel anlamda anlatılan efsaneler ve doğaüstü nitelikler taşıyan fakat alt metinleri ile insanın içsel varoluşuna atıflarda bulunan bir alandır. Bu nedenle Mitoloji günümüzde bilmek aslında insanı anlamak, benliği çözümlemek ve bilincin sınırlarını aşmak anlamına da gelmektedir.
Yorumlar 0