MEKTUPTA Kİ YASAK


Prag’ta 1919 yılının sonbaharında başladı Franz Kafka ve Milena’nın dillere destan hikayesi. Birbirine yasak iki sevgilinin tanışması ise çok karmaşık bir döneme denk geliyordu ki o sıralar Milena’nın yaşamı bir hayli çalkantılı geçiyordu.
Babası Prag’ın ileri gelenlerinden olan Milena, babasının isteği üzerine tıp fakültesini ve sonrada konservatuarı okumuş ama ikisini de yarım bırakmıştı. Bu süreçte uyuşturucu kullanıp, ufak hırsızlıklar yapan Milena’nın bu davranışları bir nevi babasından intikam almak içindi. Üniversite zamanlarında Ernst Pollak adlı bir Yahudi’yle aşk yaşamış ve üstelik hamile kalmıştı. Daha sonra bebeği aldırması üzerine bu olay Prag’da bir hayli yankı uyandırmıştı. Sosyetenin diline düşmelerine sebep olan gelişmelerden dolayı babası Milena’yı sanatoryuma kapattı. Sanatoryumdan gizli bir şekilde Ernst Pollak ile görüşmeye devam eden Milena, sanatoryumda kapalı kalma cezası bitince ilk iş olarak Ernst Pollak ile evlendi. Babası Yahudilerden nefret ettiği için kızı Milena ile arasında ki tüm ilişkiyi bitirdi. Fakat bu evlilik Milena’nın beklediği gibi olmadı.
Babasının maddi desteği kesmesi, kocasının sorumsuz olması, üstelik her kadınla Milena’yı aldatması Milena’yı buhranlı bir bunalıma sürekledi. Öyle ki üniversite zamanlarında başlayıp daha sonra bıraktığı uyuşturucuya bile yeniden başladı. Bu zorlu koşullardan kurtulmak isteyen Milena, önüne çıkan her işte çalışıp en sonunda Çek gazetelerinde yazar olarak ise başladı. Franz Kafka ile tanışması tam da bu döneme denk geldi. Tanıştıklarında Milena yirmi üç, Franz Kafka ise otuz altı yaşındaydı. Aralarında ki ilişki ilk başlarda sadece dostluk üzerineydi. Hatta Milena, Franz Kafka’nın eserlerini Çekce’ye çevirmek istediğini mektuplarında belirtiyordu.
Aradan neredeyse bir yıl geçmiştir. Artık Franz Kafka, Milena’ya mektup yazmaya başlamış. Ancak ne yazık ki; o dönemlerde Franz Kafka Julie Wohryzcek adlı bir kadınla nişanlıdır, Milena ise hala Ernst Pollak ile evlidir. Önceleri dostluk ile başlayan bu ilişki kısa zamanda bir yasak aşka dönüşür.

Yarım kalmış bir düş gibi önümden geçip gidiyorsunuz. Masalar, sandalyeler, geçtiğimiz yer. hatta elbiseniz bile gözümün önünde. Yüzünüzün ayrıntılarını çıkaramıyorum. Kötü bir yarım düş olsa gerek. Çok ilginç, hem de çok…”

Aralarında ki bu mesafeler ve birlikteliklerini imkansız hale getiren sebepler birbirlerine olan aşklarını her geçen gün daha da arttırmaktaydı. Mektuplaştıkları süre boyunca sadece iki kez bir araya geldiği Milena’yı ağır öksürük nöbetlerinin baş sorumlu tutar Franz Kafka.

“…Hasta olduğum için “6 ay boyunca dinlen, günlerini boş geçirmeye bak” diyorlar. Oysa bu altı ayın sadece 4 günü izin veriyorlar mutluluğa. Hala hastaysam suç bende mi peki?”

Milena, hastalığında da yanında olmak istediği Franz Kafka’yı Viyana’da bir kez daha ziyaret eder. Artık bu son ziyaret olacaktır.

“…Eğer gerçekten odandaki gardırobun yerinde olsaydım, gündüz kedimi bir şekilde odanın dışına atar ve en azından çiçekler solana kadar salonda dururdum. Hayır, bu hiç de hoş değil. Ve o kadar uzak ki her şey…”

Milena, Kafka’nın yaşadığı bu çaresizlik, güvensizlik duygularını bir merhem gibi sarmalamış ve ona iyi gelmişti. Hastalığı sırasında Kafka’ya büyük bir moral kaynağı olmuştu. Birbirlerinin hayatında beş yıl boyunca sadece mektuplarla ve iki kez görüşmelerine rağmen benzeyen hayatları onları sıkıca birbirine bağlıyordu. Üstelik sadece aile yapısı olarak birbirine benzemeyen bu yasak aşıklar hayatları boyunca aynı hastalıkla mücadele etmişlerdi; verem.
Artık bu mektuplaşmalar Franz Kafka için sağlık açısından oldukça yıpratıcı ve yorucu bir hal almıştı. Kağıda yazdığı her kelime kalbine batıyor ve ona acı veriyordu. Bunun üzerine “Koca denizin dibindeki minik taşı sever gibi” sevdiği Milena’sından bir süre ayrılmak ister. Hatta mektubunda Milena’ya “artık gelme” der. Yani “artık mektup yollama” demek ister Franz Kafka.

“… Ayrıca, belki de sana seni çok sevdiğimi söylediğim zaman bu aşk anlamına gelmiyor. Sen kalbime giren bir bıçaksın ve ben bu bıçağı daha da saplıyorum. İşte aşk bu.”

Franz Kafka, Milena’ya yazdığı son mektubunda Milena’dan kendisine yazdığı mektupları yakmasını istemiştir. Bu yüzden elimizde Milena’nın Kafka’ya yazdığı mektuplar yoktur. Franz Kafka’nın mektuplarının elimize ulaşma sebebi ise yakın arkadaşı Max Brod’un Kafka’nın vasiyetini yerine getirmemesidir. Franz Kafka, vasiyetinde kendisinin de Milena’ya yazdığı mektupların yakılmasını istemiştir. Birbirine yasak iki aşık birbirine kavuşamadan hayata veda eder. Geriye sadece mektuplarında ki şu satırlar kalır:

“Bir gün gerçekten ihtiyacım olduğunda ve senden gelmeni istediğimde, hemen geleceğin umudu kalsın bende ama şimdi gelmesen daha iyi çünkü yine gitmek zorunda kalacaksın.”

“Bazen düşünüyorum da eğer gerçekten insanlar mutluluktan ölebilselerdi benim çoktan ölmem gerekecekti. Ama ben aksine mutluluk sayesinde tekrar hayata döndüm.”

“….senden daha safını görmedim. Sana elimi uzatmaya cesaret edemem küçük kız; bu kirli, titrek, pençeyi andıran, dengesiz, kararsız, soğuk soğuk terleyen eli.”

“Oysa ben bütün vakitlerimi, hatta bütün vakitlerimden daha çoğunu, yeryüzünün bütün vakitlerini sana ayırmak istiyorum; seni düşünmek ve seni yaşamak için.”

Yorumlar 0

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

MEKTUPTA Kİ YASAK