Türk sanat tarihinin en ilginç simalarından Fikret Mualla, gerek sanatıyla, gerek hareketli yaşamıyla öne çıkan bir kişiliktir. 1939 yılında babasından kalan mirasla gittiği Paris’in sosyal hayatını kafelerini, sokaklarını, insanlarını kendi tarzıyla resmetmiştir. Sanatında genellikle Paris’te Henri Matisse’in başını çektiği canlı renklerle, mavilerle, morlarla, kırmızılarla konuşan fauvizm ve expresyonizm akımlarından etkilenmiştir. Gelin, sanatıyla Picasso’yu bile etkilemiş bu ressamın hayatına daha yakından bakalım.
1903 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Ailesi kız bebek için hazırlandığından adını Mualla olarak belirlemişti, ama kendisi erkek olarak doğduğundan Fikret ismini de koydular. Babası Düyun-u Umumiye ikinci müdürü Mehmet Ekrem Mualla Saygı, annesi Emine Nevber Hanım idi. Ailesi bir kız çocuk istiyordu, bu nedenle annesi onu bir kız çocuğu gibi yetiştirmeye çalıştı. Bu Fikret Mualla’nın cinsel tercihini elbette etkilememişti, fakat hassas ve sorunlu bir kişiliğinin oluşmasına, ilişkilerinde sorunlar yaşamasına neden olmuştu.
Çocukluk ve gençlik yılları Kadıköy, Bahariye çevresinde geçmiş, kaliteli bir eğitim hayatı olmuştur. İlk önce Saint Joseph Lisesi’nde eğitim görmüş, daha sonra da derslerine mani olduğu düşünülen futbol tutkusu sebebiyle yatılı olarak Galatasaray Lisesi’ne verilmiştir. Lakin kendisinin futbol tutkusu da bir kaza sonucu ayağının kırılmasıyla onun da ruhunda ilk kırılmalar yaşandı. Hayatına bir topal olarak devam edecekti. Annesine çok düşkün bir çocuktu ve aynı yıllarda onun da kaybıyla yeniden sarsıldı. Okuldan İspanyol gribi kapmış ve annesine de bulaştırmıştı. Elbette bu ölümden dolayı kendisini suçladı. Hemen ardından babası genç bir kadınla evlendi, tüm bu yaşananlar Fikret Mualla’yı uyumsuz ve öfkeli bir gence dönüştürmüştü. Babası tarafından bir süre sonra İsviçre’ye mühendislik eğitimi görmesi için gönderildi. Genç adam, bunu evden atıldığı şeklinde yorumlamış, hassas kişiliği bir darbe daha almıştı.
İsviçre yıllarında, kısa zamanda resmin mühendislikten daha çok ilgisini çektiğini fark etmişti. Ancak o yıllarda savaş vardı ve İsviçre’de parasız kalmıştı. Dönemin konsolosu Rıza Bey’in hamiliğinde 1921 yılında Almanya’ya resim eğitimi almak için gitti. Bir sene Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim aldıktan sonra Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’ne geçiş yaptı. Akademide Hale Asaf ve Arthur Kampf’tan eğitim aldı. Babasının durumu bozulunca Abbas Halim Paşa’dan maddi destek gördü. Eğitimini tamamladıktan sonra 1926’da Türkiye’ye döndü. Kısa bir süre mezun olduğu Galatasaray Lisesi’nde öğretmenlik yapsa da, maaşını az bulup istifa etti ve tekrar Almanya’ya gitti. Topallığı ve utangaçlığı yüzünden kendini toplumdan soyutlamıştı, resim yapmadığı zamanlarda içki içiyordu. Bu nedenle 1928 yılında alkol bağımlılığı nedeniyle Berlin’de tedavi gördü.
1930 yılında Ayvalık’ta resim öğretmenliğine başlasa da görevinden Ayvalık’ta o dönemde elektriğin olmaması sebebiyle ayrıldı. İstanbul’a döndü. Fakat maalesef İstanbul’da beklediği ilgiyi bulamamıştı. Bir süre edebiyatla ilgilendi, Shciller hakkında bir kitap yazdı. 1938 yılında Ses dergisinde “Usera Karargahı” ve “Masal” isminde iki öyküsü yayınlandı.
İstanbul yıllarında sanatsever bir siyasetçi olan Salah Cimroz, ona Moda’daki konağında rahat çalışabileceği bir yer tahsis etti ve Fikret Mualla, onun üç çocuğuna resim dersi vermeye başladı. Fakat bu huzurlu hayatı uzun sürmedi. İçkiyi fazla kaçırdıkları bir akşam, yaşadıkları bir tartışma sonrası resmettiği devlet büyüklerine karşı aşırıya kaçan sözler sarf etti ve göz altına alındı. Hayatı boyunca peşini bırakmayacak olan polis korkusu böyle başladı. 1936 yılına tekabül eden bu olay sonrası Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastalıkları Hastanesine kaldırıldı. Neyzen Tevfik ile aynı odayı paylaşmıştır.
1938 yılında babası vefat etti, bir yıl sonra da babasından kalan mirasla Paris’e yerleşti. Orada Picasso başta olmak üzere birçok önemli ressamla tanıştı. Hatta Picasso ona bir resmini hediye etti, onun bir resmini satın aldı ve sanatını övgülere boğdu. Ancak Mualla, hediye edilen bu resmi çok sonra bir rakı parasına sattı. Resimlerinde Paris’i konu edindi, şehir ona ilham veriyordu. Ayrıca Paris sanat çevrelerinde de hatırı sayılır bir ün edinmişti. 1939 yılında ressam dostu Abidin Dino’nun önerisiyle Uluslararası New York Sergisi’ne İstanbul’un semtlerini gösteren otuz kadar resimle katıldı. Tam bir düzen kurabilmişken İkinci Dünya Savaşı patlak verdi ve Nazi baskısı sebebiyle zor günler yaşadı. Arkadaşı Mehmet Ali Aybar’ın Türkiye’ye kaçma teklifini reddetmişti. Alkol sorunu, polis fobisi ve yurt özlemi gibi sıkıntılarla boğuşması nedeniyle birkaç kez daha akıl hastanesine yatmak zorunda kaldı. Kendisi de ressam olan Hale Asaf’a aşık olmuştu, ama aşkına karşılık bulamadı. Hastanede kendisine resim yaptıran Dina Vierny’nin koruması altına girdi. 1954 yılında Paris’te Dina Vierny Galeri’de ilk sergisini açtı. Bu sergide de talihsizlikler peşini bırakmamıştı, bütün tabloları satılmıştı ancak sergiyi organize eden iki tablo simsarı, Mualla’ya vadettikleri parayı vermemişti. Ancak yine de Fikret Mualla’nın yeteneği, Paris sanat çevrelerince görünür hale gelmişti. Hatta kendisi Paris Ressamı olarak anılıyordu.
1962’de beyin kanamasına bağlı felç geçirdi. Sanatçının bakımını, Alpler bölgesinin senatosu olan Raguel Agnes’in sanatsever karısı, Madam Fernande Agnes üstlendi. Ailenin Reinalle’deki çiftliğine yerleşen Fikret Mualla, ölümüne kadar Madam Agnes için pek çok eser üretti. Akıl ve beden sağlığı yıldan yıla daha kötüye gitti ve 1967’de bir bakım evine yatırıldı. İki ay sonra, 20 Temmuz 1967’de hayata gözlerini yumdu. İlk önce Reinalle’deki Mane mezarlığına gömüldü. Ancak cenazesinin yurduna gönderilmesini istemişti, bu isteği 1974’te yerine getirilebildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün eşi Emel hanım, çocukluğunda Fikret Mualla’dan resim dersleri almıştı. Hocasına gösterdiği saygı neticesinde vasiyetini yerine getirmeyi kendine bir borç bilmişti.
Fikret Mualla, genellikle resimlerinde hayatın canlılığını yansıtmayı tercih etmiştir. Renklerle oynamayı sever, Henry Matisse’nin renk kullanımlarından esinlenmiştir. Resimlerinde genellikle renkli fon kağıtları, pastel ve guaj boyalar kullanmıştır. Başlıca eserleri arasında Oturan Adamlar, Kafe, Marsilya’da Fransız İşçileri Bir Kahvede, Haliç ve Süleymaniye, Paris’te Bir Sokak, Baloncu ve Balıkçı sayılabilir.
Eğer siz de Fikret Mualla’nın eserlerini merak ederseniz, Ankara Resim ve Heykel Müzesi’ndeki Fikret Mualla salonunu ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Paris’te Fikret Mualla Dostları Derneği adında bir dernek vardır. Yazı dizimizin ikinci bölümünde yeniden buluşmak üzere, kendinize iyi bakın.
Yorumlar 0